Klasik Edebiyattan Çağdaş Edebiyata: Okuyunca Duygularınızın Sel Olacağı En İyi 20 Aşk Romanı

Erkek ve kadın kahraman arasındaki bir karşılaşma üç farklı hikayeye kapı açar. Hangi yolun anlatıldığına bakılmaksızın hayatları birbirine örülür ve aşklarının çeşitli versiyonları keşfedilir. Sen, Ben, Biz kitabı tüm zamanların en iyi aşk romanları listesindeki diğerlerine benzemeyen bir aşk hikayesi. Onların aşk hikayesinin üç farklı şekilde ortaya çıkışını izleyebilirsiniz.

On sekizinci yüzyıl İngiltere’sinde köklü bir aileye mensup olan Daphne Birdgerton iyi bir talip bulmakta zorlanmakta, Dük Simon ise evlilik kurumuna inanmamasına rağmen sosyete tarafından göz hapsindedir. İkilinin romantik hedeflerine ulaşmak için birbirlerini kullanmak üzere yaptıkları plan, kısa sürede sahte kur yapmaktan çok daha gerçek bir şeye dönüşür. Bridgerton dizisi, Julia Quinn’in bu kitabından uyarlama. Kitap, Bridgerton kardeşlerin hikayelerini anlatan serinin ilk kitabı.

Biten yoğun bir aşk hakkında sıcak ve bir o kadar da hüzünlü bir hikâye. Eski aşıkların yıllar içinde gelecekteki ilişkilerinde birbirlerine nasıl destek olduklarını ve kendi ilişkilerinin nasıl geliştiğine tanıklık etmemiz sağlıyor kitap. Bu kitabı okurken yanınızda bir peçete bulundurmaya dikkat edin.

Emily Brontë’nin tek romanı Uğultulu Tepeler, Cathy ve Heathcliff’in kendilerini yok eden aşkını ve bu aşkın getirdiği tutku, ihanet ve intikamı anlatır. Brontë’nin lirizminin sessiz güzelliğiyle desteklenen yoğun tutku, ihanet ve acı intikamın gotik romanı Uğultulu Tepeler, nesiller boyunca film yapımcılarına, romancılara, şairlere ve şarkı sözü yazarlarına ilham veren ikonoklastik bir başyapıttır.

Soğuk Dağ, İç Savaş döneminde yaralı bir askerin sevgilisine dönüş yolculuğunu ve aşk hikayesini anlatan bir roman. Yazar Frazier, büyük büyük büyükbabasının hikayelerine dayanarak asker Inman’ın savaştan kaçışını ve sevgilisi Ada’nın çiftliği canlandırma çabasını betimler. Savaşın sonlarına doğru ayrı hayatları birleşen Inman ve Ada, çok değişmiş bir dünyayla yüzleşirler. Frazier, insan-toprak ilişkisini ve yalnızlığın tehlikelerini ele alırken değişen bir toplumu gözlemleyerek geçmişten günümüze bir bağ kurar.

Florentino Ariza ve Fermina Daza’nın gençlik aşkı kalp kırıklığına uğrar ve Fermina, kolerayla savaşan Dr. Juvenal Urbino ile evlenir. Kocasının ölümü üzerine, ona aşık olan Florentino, ikinci bir şans için geri döner. Bu aşk hikayesi, yazar Gabriel García Márquez’in ailesinden ilham alır.

‘Bu kitabı yazmak bir zevkti. Çok daha uzun olabilirdi ama kontrol etmek zorundaydım. Birbirini seven iki insanın hayatı hakkında söylenecek çok şey var. Adeta sonsuz bir şey.’

Tita’nın evlenmesine izin vermeyen annesi, onun komşusu Pedro’ya olan aşkını engelleyemez. Tita, aşçılık yetenekleri ve doğaüstü güçleri ile annesinin baskısından kurtulur ve sevdiği adamın peşinden gider. Yemek, hikayenin merkezindedir ve yazar Esquivel, aile tarihini bir yemek tarifi gibi anlatmanın önemini vurgular. Esquivel’in kitabında yer alan tarifler, kendi ailesinden gelmektedir.

1909’da Fransızca olarak yayınlanan Operadaki Hayalet, yetim kalan genç Christine Daaé’nin Paris Opera Binası’nda büyüdüğü ve orada ona şarkı söylemeyi öğreten koruyucu bir ‘müzik meleği’ ile tanıştığı bir hikayedir. Ancak, Christine’in çocukluk arkadaşı Raoul’un gelişi ve Christine’in sahnede başarısının artması, opera binasının deforme ve cani hayaleti Erik’in kıskançlıkla şiddete başvurmasına ve Christine’in ortadan kaybolmasına neden olur. Bu olaylar, Gotik korku edebiyatının önemli bir parçası olan Leroux’nun eserinde çeşitli karakterler aracılığıyla anlatılır.

Yirminci yüzyılın başında Florida’da geçen Zora Neale Hurston’ın Harlem Rönesansı eseri, siyahi aşkı, toplumsal cinsiyet rollerini ve kadın bağımsızlığını ele alır. Janie’nin Tea Cake’e olan yoğun ve kusurlu aşkı, sahiplik ve kontrol yerine romantizm ve ortaklık arayışını kutlar. Roman şimdi sevilen bir klasik olsa da ilk çıktığında Hurston’ın çağdaşları tarafından eleştirilmiştir.

Henry ve Clare yerel kütüphanede karşılaştıklarında, klasik bir tanışma yaşarlar. Ama aslında öyle değildir. Çünkü Clare ve Henry birbirleriyle daha önce tanışmışlardır -aslında Clare onu hayatı boyunca tanımıştır. Henry bir zaman yolcusudur ve Clare de onun gelecekteki karısıdır. Nadir görülen genetik bir durum, Henry’nin Clare’in hayatının zaman çizgisi boyunca kontrolsüzce atlamasına neden olur. ‘İlk tanışmalarından’ sonra ilişkilerine bir şans vermeye karar verirler ancak birbirlerine duydukları derin sevgiye rağmen yol boyunca pek çok zorlukla karşılaşırlar; ne de olsa, taraflardan biri sürekli gerçekliğe girip çıkarken bir ilişkiyi sürdürmek zordur. Niffenegger’in dokunaklı romanı, özgür irade ve kaderin birleşerek sonunda kimi seveceğimizi nasıl belirlediğini düşünmemizi sağlıyor.

İmkansızın Şarkısı adlı roman, 1960’ların Tokyo’sunda öğrenci olan Toru Watanabe’nin aşk ve kayıplarla dolu hikayesini anlatır. Dönemin sivil huzursuzluğu ve öğrenci protestoları arasında, iki farklı kadınla ilişkilerini ele alır. Bu kitap, Murakami’nin gerçeküstü tarzından bir sapmaydı ve ana akıma girmek için gerçekçi bir kitap yazabileceğini kanıtlamak istiyordu.

Emma Blair, yirmili yaşlarını lise aşkı Jesse’yle geçirmişti. Kendilerine ailelerinin beklentilerinden uzak bir hayat kurmuşlardı. Birlikte dünyayı geziyor, hayatın tadını çıkarıyor, maceraya atılmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. Fakat ilk evlilik yıldönümlerinde tehlikeli bir seyahate çıkan Jesse bir helikopter kazasında kaybolmuştu ve herkes ondan ümidini kesmişti. Emma, işinden ayrılmış, hayatını toparlayabilmek için tekrar memleketine taşınmıştı. Üç yıl sonra da eski bir arkadaşına rastlamış ve her şeye rağmen tekrar âşık olmuştu. Sam’le nişanlandığında mutluluk için ikinci bir şans yakaladığını hissediyordu.  Ta ki Jesse tekrar ortaya çıkana kadar. Kocası hayattaydı ve bunca yıldır eve, ona dönmeye çalışıyordu. Emma’nın artık hem bir kocası hem de bir nişanlısı vardı. Peki, tek gerçek aşkı hangisiydi?

Anna Karenina, aşk uğruna kıtalar ötesine giden bir destan. Birçok okur tarafından tüm zamanların en iyi aşk romanı olarak kabul edilen bu romanda Tolstoy, evlilik dışı bir ilişkiyi ve bunun Rus toplumundaki yansımalarını anlatıyor. Anna’nın Kont Vronsky ile kaçması ve sonrasındaki çözülüşü, aşkın acılarını ve coşkularını zengin bir şekilde aktarıyor. Anna Karenina, bir aşk romanı kadar ibretlik bir hikâye de sunuyor.

Nicholas Sparks’ın edebiyat dünyasına etkileyici bir giriş yaptığı söylenebilir. Noah Calhoun, demans hastası eşi Allie’ye kendi aşk hikayelerini anlatarak onun anılarını canlandırır. Bu hikaye, yazarın eşinin büyükanne ve büyükbabasının aşkından esinlenmiştir. Yazar, onların birlikteyken nasıl davrandıklarını ve altmış yıllık evlilikten sonra bile birbirlerine nasıl sevgiyle baktıklarını hatırlar.

‘Ona baktığında gözlerinin nasıl parladığını, elini nasıl tuttuğunu, çayını nasıl getirdiğini ve onunla nasıl ilgilendiğini. Onları birlikte izlediğimi ve kendi kendime altmış yıllık evlilikten sonra bu iki insanın birbirlerine, on iki saat sonra karım ve benim birbirimize davrandığımız gibi davrandıklarını düşündüğümü hatırlıyorum.’

Jane Eyre’in Edward Rochester ile aşkına giden yol uzun ve çetrefillidir.  Jane sorunlu ve trajik bir hayat yaşar ancak ilkelerinden sapmayı reddetmesi, sonunda özlemini çektiği aşkı bulmasını sağlar. Romanın bazı bölümleri Brontë’nin kendi hayatından esinlenmiştir: Ana karakter gibi o da bir zamanlar acımasız kuralların olduğu bir okula gitmiş ve mürebbiye olarak çalışmıştır. Ayrıca Brontë de bir zamanlar kendi ‘deli kadın’ını saklayan bir malikaneyi ziyaret etmiştir.

Gazap Kuşları romanı, Meggie Cleary ve bir rahip arasındaki yasak aşkı anlatır. Hikaye, uzun süre The New York Times’ın en çok satanlar listesinde yer aldı. Roman, Avustralya taşrasında yaşayan küçük Meggie ile başlar ve Cleary ailesinin yaşadığı aldatma, ölüm ve sırların çözülmesini anlatır. Kitap büyük bir başarı elde etti ve 1977’de 1,9 milyon dolara kartonet hakları satıldı.

Claire; 1946’dan on sekizinci yüzyıl İskoçya’sına ışınlandıktan sonra İngiliz hükümeti tarafından aranan Jakobit destekçisi Jamie ile tanışır. Aralarında filizlenen aşk nihayetinde yüzyıllara yayılır ve Gabaldon’un bugün hala yayınlamakta olduğu çok kitaplı bir serinin kıvılcımını ateşler.

Bree Prescott, huzur arayışıyla Maine’deki sakin Pelion kasabasına gelir. Gizemli  biri olan ve yaşamını izole şekilde devam ettiren Archer Hale ile tanışır. Başka Dilde Aşk, acı ve kaderin dönüştürücü gücü ile bir kadının ve ona sesini bulmada yardımcı olan bir adamın aşk hikayesini anlatır.

Aşk ve Gurur, orta sınıftan bir aileye mensup Elizabeth Bennett ile soylu ve varlıklı Fitzwilliam Darcy arasında geçen gerilimli bir aşk hikâyesini konu ediyor. Tüm okurların en sevdiği kadın kahraman olarak edebiyat tarihine geçmiş olan Elizabeth Bennet ile soylu genç adam Darcy’nin unutulmaz aşkları, yaşadıkları on sekizinci yüzyıl İngiltere’sinin sosyal yapısının oluşturduğu fonda kimi zaman eğlenceli, kimi zaman trajik anlarla dolu.

Şımarık, Güneyli bir kadın olan Scarlett O’Hara’nın tek derdi aşk hayatıydı, ta ki yoksulluk ailesinin plantasyonunu yok etmekle tehdit edene kadar. Servetlerini kurtarmak için elinden geleni yapan Scarlett, yanan şehirleri ve haydutlarla dolu ormanları geçerek bir dizi beklenmedik maceraya atılır. Yeni önceliklerine rağmen Scarlett kısa sürede gönül işlerini tamamen geride bırakamayacağını anlar çünkü çok sevdiği Ashley ile çekici ama tehlikeli Rhett arasında kalmıştır. İç Savaş dönemi Amerika’sının tartışmalı bir sunumu olan Rüzgar Gibi Geçti, hem romantik hem de platonik aşkın karmaşıklığını keşfediyor.